Thursday, February 27, 2014

2014'te Birinci Dünya Savaşı'nı Hatırlamak

2014 yılında ilerliyoruz, işte Mart 2014 geldi, geliyor.
yıllar, başka yılları çağrıştırıyor, yıllar, "tarihte bugün"ü hatırlatıyor.
2014 deyince, 1914'ü hatırlarız.
1914'te, Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. 
Birinci Dünya Savaşı, hatırlamaya değer miydi, savaşların da dünyayı değiştirdiği belli, hele Birinci Dünya Savaşı dünyayı çok değiştirmişti. savaşlar, insanların önlerine yeni durumlar, yeni olgular ve yeni ödevler getirir. insanlığın yaşadığı en korkunç sınavlar, savaşlardır belki.
1914'ü hatırlamanın yararları vardır.
Birinci Dünya Savaşı neden olmuştu? neden, büyük ve küçük devletler, birbirlerine düşmüşlerdi, neden birbirlerine korkunç silâhlarla saldırmışlardı?
2014 yılında, hâlâ bazı savaş olasılıkları var ya da bazı ülkelerde çatışmalar veya savaşları çağrıştıran olaylar var. işte Suriye, işte Irak. Ukrayna gibi ülkelerdeki iç çatışmalar ise insanın sinirlerini yoruyor. Kafkasya'da geçen yıllarda yaşadığımız savaşların Ukrayna gibi ülkelerde yaşanmasını hiç istemiyoruz.
savaşlar, çoğu zaman, istenmeyen olaylarla başlar. önceleri savaşları kimsenin istemediği sanılırken, savaşlar başladığında, Birinci Dünya Savaşı'ndaki gibi binlerce, hatta milyonlarca insanın savaşlara katıldığı gözlenir.
1914'te Birinci Dünya Savaşı başlamadan önce, dünyanın farklı kentlerinde uluslararası toplantılar, konferanslar yapılmıştı. bunlardan bazılarını, 2. Enternasyonal hazırlamıştı, İsviçre'de yapılan uluslararası toplantılarda, dünya sosyalistleri arasında çelişkiler oluşmuştu. Alman sosyalist Kautsky, bir dünya savaşının olası yararlarını savunurken, Rus Marxist Lenin ve Alman sosyalist Rosa Luxemburg, bir dünya savaşının hiç bir yararı olmayacağını ve dünya halklarına büyük zararlar getireceğini söylemişlerdi. 1914'te, Birinci Dünya Savaşı başladığında, 2. Enternasyonal bir anlamda dağılmıştı, her ülkenin sosyalistleri farklı düşünüyorlar ve farklı davranıyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı'na karşı çıkanlar kadar, Birinci Dünya Savaşı'nı savunanlar vardı.
dünya savaşları, 20. Yüzyıl'ın savaşları idi, ama, daha önceki yüzyıllardaki savaşlar arasında dünyayı etkileyen savaşlar vardı. "koloni savaşları", ya da "din savaşları" gibi.
Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra, bir çok sosyal bilimci ve tarihçi, Birinci Dünya Savaşı'nın nedenleri üzerine araştırmalar yaptılar ve yazılar yazdılar. Birinci Dünya Savaşı'nın, 19. Yüzyıl'a giden nedenleri vardı. hatta, 19. Yüzyıl'da yaşayan bazı filozoflar, dünya savaşı olasılıklarını düşünmüşlerdi. savaşların nedenleri, kimi zaman, "uzun dönemli" bir tarih içinde oluşurlar. 
Birinci Dünya Savaşı'nın nedenlerini, "Sanayi Devrimi"nin başladığı yıllarda, "kolonici" yayılma yıllarında, ya da "kapitalizm"in bir dünya kapitalizmi haline geldiği yıllarda araştırmak olanaklıdır. 
dünya kapitalizminin "eşitsiz gelişme"si ile ilgili bir çok tarihçinin araştırmaları vardır.
2014 deyince, "1924 Anayasası"nı, 1934'te yayınlanan "Soyadı Kanunu"nu, 1974 Kıbrıs Harekâtı'nı hatırlarız. Marx'ın "1844 Elyazmaları"nı hatırlarız, 1794 İstanbul Depremi'ni hatırlarız, 2014'teki "4" rakamına uyaklı yılları düşünürken.
tarih kitaplarında, çok daha ayrıntılı hatırlamalar vardır, çok daha ilginç tarihler vardır. "kronolojik" bir yolculuk, bu alanda insanı bilgilendirir.
ben, daha çok, 1914-1918 yılları arasında yaşanmış Birinci Dünya Savaşı'ndan insanlığın hâlâ dersler alması gerektiğini düşündüğüm için, 2014 yılında 1914 yılını hatırlıyorum. ben de, bazı şeyleri hâlâ bilmiyorum, Birinci Dünya Savaşı ile ilgili; Birinci Dünya Savaşı ile ilgili araştırmalar yapmaya hâlâ ihtiyacım var.
Birinci Dünya Savaşı ile dünya değişirken, çok geçmeden, yeni devletler ya da devlet birlikleri kuruldu dünyada. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda yıkılması bile çok önemli değil mi, öbür bir çok devletlerin yanı sıra? Türkiye Cumhuriyeti, bu yıkılışın ardından kurulmuştu.
2014 yılında ilerliyoruz, işte Mart 2014 geliyor.
Türkiye, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda yaşadıklarından dersler almıştı ve İkinci Dünya Savaşı'na katılmamıştı. 
bu dersler, 2014'te hâlâ geçerlidir: Türkiye, herhangi bir savaşa girmeden, 21. Yüzyıl'ı aşmalıdır.
SİNAN ÖNER




Thursday, February 20, 2014

Ukrayna'da Şiddet ve Politik Kriz

Ukrayna'da "olaylar" sürüyor, hatta Kiev'deki gösteriler sırasında onlarca kişinin öldüğü, yüzlerce yaralı olduğu haberlerde yer alıyor.
Ukrayna'daki "çatışma"ların Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasındaki farklardan ya da çelişkilerden de kaynaklandığı yönünde haberler var.
gerçek durum nedir Ukrayna'da?
Ukrayna'nın bir tarihçesi, her şeyi açıklamaya yeterlidir.
Ukrayna'daki politik sorunlar, Sovyetler Birliği yıllarına kadar gider. "anti-sovyetizm", "anti-sosyalizm" gibi akımlar, daha Sovyet yönetimi yıllarında Ukrayna'da yaygındı. Sovyet yazar Şolohov'un "Uyandırılmış Toprak" romanında anlattıklarını hatırlayınca, Ukrayna'daki politik çelişkileri anlamak daha olasıdır.
daha sonra, "Çernobil Olayı" sırasında, Ukrayna ile Sovyet Rusya arasındaki farklılıklar iyice belirginleşmişti. Ukrayna'da, "anti-Sovyet" bir "muhalefet", daha, Sovyetler Birliği Başkanı Gorbachev'in "Perestroyka" ve "Glasnost" politikalarını önerdiği yıllarda yaygınlaşıyordu.
bir süre, Ukrayna'yı Leonid Kravcuk ve Leonid Kucma yönetmişlerdi, iki lider de Sovyet Rusya ile iyi ilişkiler yürütüyorlardı, Ukrayna ile Rusya'nın Sovyetler Birliği'ndeki konumlarını sürdürmeleri yönünde politika yapıyorlardı.
ama, sonra, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Ukrayna'da politik farklılıklar ve çelişkiler çoğaldı ve yaygınlaştı.
NATO'ya üyelik kararı, Ukrayna'nın geleceğini etkileyecek önemde bir karardı, yıllarca Varşova Paktı'nın liderlerinden biriyken, Ukrayna, şimdi de, NATO Paktı'nın üyesi olmaya karar vermişti.
NATO ile eski Sovyet devletleri arasında bazı çelişkiler olması doğaldı.
Ukrayna'da, on yıl kadar önce, bir "Turuncu Devrim" oldu ve Yuşçenko yönetimi Ukrayna'nın yönetimini aldı, Timoshenko, Yanukovich gibi yeni politik liderler, Ukrayna'yı Batı Avrupa'ya yaklaştırma yönünde politikalar seçmişlerdi.
Ukrayna'da, politik çelişkilerin, bugünkü gibi şiddetli "olaylar"a ve "anti-demokrat" akımların yaygınlaşmasına neden olacağını tahmin etmek olanaklı mıydı?
Ukrayna'nın NATO'ya üyelik kararı yanlıştı!
Ukrayna, Avrupalı bir devlet olmak için NATO üyesi olmak zorunda değildi.
"Çernobil Olayı" ile ilgili sorular yanıtlanmamışken, Ukrayna'nın Rusya ile ve öbür eski Sovyet devletleri ile uzaklaşması ve NATO'ya üye olması, çeşitli açılardan yanlıştı, politik açıdan yanlıştı, Ukrayna'da demokrasinin yerleşmesi açısından yanlıştı, ekonomik açıdan yanlıştı, kültürel açıdan yanlıştı, Ukrayna'nın tarihsel ve coğrafî yapısı açısından yanlıştı ve "etik" açıdan yanlıştı.
Ukrayna'daki "olaylar"ı Ukrayna halkı ile, Ukrayna tarihi ile bağdaştırmak olanaksızdır.
Alman filozof Hegel, 19. Yüzyıl'da, yazdığı "Tarih Felsefesi" kitabında, "tarihten ders almak olanaksızdır" gibi bir cümle yazmıştı, ama, aynı Hegel, aynı kitapta, "dünyayı akıl yönetir" diye yazmıştı. Ukrayna'da, "akıl" nerede ve kimlerde?
Ukrayna, "akıl" güçlerini başka devletlere ya da başka devletlerin yöneticilerine devredemez, böyle bir "transfer" olanaksızdır. Ukrayna, "Ukrayna aklı" ile, Fransız filozof Rousseau'nun yazdığı gibi, yeni bir "sosyal sözleşme" yazmak ve uygulamak zorunda.
Ukrayna'da yeni bir "sosyal sözleşme" kabûl edilmezse, "olaylar"ın ne zamana kadar süreceğini tahmin etmek kolay değildir, doğrusu, Ukrayna'daki politik sınıfların yeni bir "sosyal sözleşme" hazırlamaları ve yeni bir "sosyal uzlaşma"nın koşullarını oluşturmalarıdır.
SİNAN ÖNER

Saturday, January 4, 2014

Nelson Mandela ile "Irkçılık"tan Demokrasi'ye Güney Afrika

MANDELA
Güney Afrika eski Cumhurbaşkanı, Afrika Ulusal Kongresi eski Başkanı Nelson Mandela, Aralık ayında, Güney Afrika'da, 95 yaşında vefat etti.
Mandela, Güney Afrika'daki "ırkçı rejim"i aşmak ve Güney Afrika'da demokrasiye geçmek için, gençlik yıllarından beri çalışıyordu. bu nedenle, Afrika Ulusal Kongresi yöneticiliği sırasında, yirmi dokuz yıl kadar hapishanelerde kalmıştı. Mandela, tüm dünyada, "ırkçılık karşıtı" hareketlerin manevî liderlerinden biri olmuştu. Amerika'da, Malcolm X., Martin Luther King, Asya'da Mahatma Gandhi, Latin Amerika'da Allende, Afrika'da Lumumba, Nyerere gibi liderlerin yanısıra, Mandela da, "ırkçılık karşıtı" akımın liderleri arasında idi.
Afrika Ulusal Kongresi'nde, Güney Afrika'nın farklı siyasî akımları bir araya gelmişlerdi, ortak özellikleri "ırkçılığa karşıt" olmaları ve demokrasiyi istemeleri idi, Güney Afrika Komünist Partisi de Afrika Ulusal Kongresi'nin üyeleri arasında idi. 
Güney Afrika'daki "ırkçı rejim"e Avrupa devletleri ve Amerika Birleşik Devletleri yıllarca "toleranslı" olmuşlardı, "ırkçı rejim"in on yıllarca sürmesinde bir çok devletlerin "ırkçı rejim"le iyi geçinmeleri etkili olmuştu. Güney Afrika, zengin bir ülkeydi, ama, bir "azınlık rejimi" vardı, çoğunluk "zenci" olmasına rağmen ve "zenci" olduğu için "rejim"in dışına itilirken, "ırkçı rejim" dünyada az rastlanan bir örnek olmuştu.
Mandela, hayatı boyunca pes etmekten hoşlanmamıştı, hiç durmadan düşünen ve düşündüklerini yazan, yazdıklarını yayınlayan, demokrasiyi kişiliğinde uygulayan, siyasî faaliyetleri ile yalnız Güney Afrika sınırları içinde kalmayıp dünyaya açılan bir liderdi.
Mandela, 1990'lı yıllarda, başarıya ulaşmıştı, hapishaneden tahliye edildi ve "ırkçı rejim"le anlaştı; Başkan De Clark ile Mandela, Güney Afrika'yı yenilemeye, "ırkçı rejim"i aşmaya ve Güney Afrika'da "yeni bir rejim, demokrasi rejimi" kurmaya karar verdiler. "zenci" halkın da katıldığı Başkanlık Seçimleri'nde, Mandela, Güney Afrika Cumhurbaşkanı oldu.
Mandela'nın Cumhurbaşkanlığı yıllarında, Güney Afrika daha da zenginleşti, ülkedeki üretim ve tüketim arttı, eğitimde, sağlıkta, ticarette, turizmde, sporda ve başka alanlarda reformlar yapıldı. Mandela'nın Cumhurbaşkanlığı yıllarında, Güney Afrika dünyanın saygın devletlerinden biri oldu, Birleşmiş Milletler'deki gücü arttı, bir çok devlet ile diplomatik ilişkiler kurdu ve iki anlaşmalarını yeniledi.
Mandela, Afrika Birliği yönünde adımlar atmıştı, bir çok Afrika devleti ile Başkanlık düzeyinde diplomasi yapmıştı. Mandela, Afrika Barışı'nın kurulması ve yürütülmesi için çaba harcadı.
Mandela, kitaplar yazdı ve yayınladı. Mandela hakkında bir çok sosyal bilimci, tarihçi ve biyograf, kitaplar yayınladılar. Mandela'nın sosyal faaliyetlerini kaydetmek için kütüphaneler, enstitüler kuruldu.
Mandela, Güney Afrika Cumhurbaşkanlığı'nı bıraktıktan sonra da, Güney Afrika'da ve farklı ülkelerde sosyal faaliyetlerini sürdürdü. Mandela, sinema, spor, müzik, edebiyat, tarih gibi alanlarda bir çok örnek çalışmaları esinledi ve bazılarında yer aldı. Dünya Futbol Kupası, 2010'da Güney Afrika'da yapılırken de, Mandela kamuoyu önünde açıklamalar yaptı, Dünya Futbol Kupası için Güney Afrika'ya gelen sporculara ve izleyicilere seslendi.
Mandela, Afrika Ulusal Kongresi'ndeki çalışmaları ile, dünyayı değiştirmiş bir liderdi. yıkılmaz ve değişmez sanılan "ırkçı rejim"in aşılmasında en çok etkili olmuş liderler arasında idi.
Mandela, bir demokrasi maratoncusu idi, sonunda, demokrasiyi seçmiş bir ülkenin lideri idi.
Mandela'nın, Aralık ayında, Güney Afrika'daki cenaze törenlerinde, dünyanın bir çok devletleri Başkanlık düzeyinde temsil edildiler, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Kee Moon, İtalya Başbakanı, İspanya Başbakanı, İngiltere Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı, Çin Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Japonya Prensi, Hindistan Cumhurbaşkanı, Küba Cumhurbaşkanı, Brezilya Cumhurbaşkanı, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, Afrikalı bir çok devletin Cumhurbaşkanları, yer aldılar, Mandela'yı ve Güney Afrika'yı yalnız bırakmadılar, törenlerde konuşmalar yaptılar.
Mandela, "zenci ırk"ın dünyadaki en ilginç ve saygın liderleri arasında - binlerce yılın sonunda- yer almıştı, 95 yıllık hayatı bir "destan"dı, "zenci ırk"ın "destan"ı idi.
Mandela, Afrika'dan yayılan bir "zenci sosyalizmi"ni de temsil etmişti yıllarca. Afrika'da, Lumumba, Nyerere, Senghor, Kenyatta, Bin Bella, Bumedyen, Nâsır, Kaddafi, Burgiba gibi "sosyalist" liderler arasında yer almayı seçmişti. 
SİNAN ÖNER

About Me

My photo
Mersin, Türkiye
Historian, Poet, Translator, Novelist, Cinema Writer